İlkokulda sabahçı olduğum, kışın 'gerçekten' geldiği dönemlerdeki sabah uyanışlarımı hiç unutmam. Eğer bir şeye geri dönmek istesem şu an, o günlere geri dönmek isterim galiba.
O zamanlar oturduğumuz ev biraz daha küçüktü ve sobalıydı. Antrede yanan sobanın sıcaklığı odama kadar gelirdi, kıpkırmızı yanaklarla ve terlemiş enseyle uyanırdım hep. Önce bir sağa bir sola döner, biraz yorganla boğuşur ve en sonunda gözlerimi açardım. Bazı sabahlar dışardan içeriye bembeyaz bir ışık yansırdı. O kadar güçlü yansırdı ki, heyecandan içim kıpır kıpır olurdu. Yataktan pencereye kadar geçen üç saniyelik sürede midemin derinliklerinden yükselen sevinç nidasını on kere bastırmak zorunda kalırdım. Ve sonunda perdeyi açardım korkunç bir mutlulukla, güçlü yansımasından dolayı gözlerimi kısmak zorunda kalırdım; Kar. Evin etrafındaki ağaçları beline kadar kaplamış, sabahın körü olduğu için henüz üzerinde yürünmemiş kar. Aşırı sessiz. Bembeyaz. Ağaç da, asfalt da, çöp kutusu da, kiremit çatılar da bembeyaz. O gün mont (gocuk?) daha bi sıkı düğmelenir, atkı nefessiz kalınacak şekilde sıkılır ve normal çorabın üstüne kalın köy çorabı giyilir ve dışarı öyle çıkılırdı. Yürüme mesafesindeki okula bu sefer çok daha uzun sürede sallana sallana gidilir, atılan her adımda çıkan sesten garip bir haz alınır ve okul bahçesinde karla ölesiye oynanır, en sinir olunan arkadaşın sırtından içeri avuç avuç kar bırakılırdı. Çok istiyorum lan kar; yağ yine.
2 yorum:
Kar yağdı lan!
Bu arada kar yağmasının en güzel olayı da okula kadar gidip, tatil haberiyle geri dönüp kartopu oynamak da çok güzeldi bence.
Kesinlikle, o da şahaneydi evet. Kar yağdı bu sabah evet, uyandığımda yaprakları düşmüş ağaçlar bembeyazdı. Epeydir görmüyodum böyle bi görüntüyü.
Yorum Gönder