2009 yılında çok fazla film izlemedim, haliyle biraz boktan bir liste oldu. Yine de 2009'a District gibi bir film için teşekkür ediyoruz efem, nankörlük yapmayalım. Listeyi geri sayım şekilde yaptım ki daha heyecanlı olsun. Buyrun efem;
10) The Hangover: Bu yılın en şahane komedisiydi. Zombieland de epey iyidi, ama sanırım bu daha iyiydi. Banyoda kaplan görmek, o kaplanın Mike Tyson’a ait olması gibi detaylar bile yeter bence.
9) The Lovely Bones: Aslında çok iyi eleştiri almadı ama çok duygusal bir filmdi. Güzel verilmiş bir atmosferi ve hakikaten anca rüyalarımızda görebileceğimiz güzellikte sahneleri olan bir filmdi.
8) The Boat that Rocked: ‘Değil rock'n'roll, değil rock'ın herhangi bir türünü, sadece müzik dinlemeyi bile seven herkes bu filme bir göz atmalı’ demişim daha önce. Nokta.
7) A Serious Man: Kara komedi mi denir, taşlama mı denir, şimdi isimlendirmeyle uğraşamam ama çok sıradan ve bilindik bir hikayenin bu kadar güzel çekildiğini göremeyiz heralde. Coen’lerin en büyük marifeti bu bence, en dandik hikayeyi bile iki saat boyunca göz kırpmadan izletmesi.
6) Inglorious Basterds: Tarantino’nun filmlerinin fanı değilim, ama kafayı sıyırmış olmasının fanıyım. Deli. Üzerinden epey geçti, sadece üç beş sahnesi ve Brad Pitt’in leziz oyunculuğu aklımda kalmış sadece. Çok iyi çekilmişti, bir filmin bir karesinde bile sıkılmamak önemli bir detaydır kanımca.
5) Mary and Max: Tamamen farklı ama aslında tamamen aynı iki karakterin komik/saçma/düşündüren/iç burkan diyaloglarla anlatılmış hikayesi. Stop motion animasyonları nasıl yapıyorlar bilmiyorum, bu kadar çirkin modellenmiş karakterleri bu kadar sevimli nasıl gösteriyorlar, onu da bilmiyorum.
4) Avatar: Filmi izler izlemez ‘the best of the year’ yaftasını yapıştırmam bir yana, hala ara ara bu film hakkında arkadaşlarımla konuşuyor olmam çok garip. Tüm zamanların en büyük gişesini elde etmesini ve üzerinde yıllarca çalışılmış olduğu için bunu kısmen de hakediyor olmasını kenara bırakırsak; hayvanlarla bağlantı kurma ve doğanın bir çeşit anakart işlevi görmesi gibi fikirleriyle, yaratılmış mükemmel Pandora evreniyle yılın en önemli filmlerinden birisiydi.
3) The Hurt Locker: ‘War is a drug’ tagline’ı ile başroldeki bomba imha uzmanının karakterini şahane harmanlayan farklı bir savaş filmi. Bu karakterin mesleğine ve savaşa olan bağımlılığını gözler önüne sererken, ölüm tehlikesinin adama verdiği garip haz ve korkuyu da iliklerime kadar hissettirmişti. Filmden sonra yönetmenlik dehası üç beş sahneyi tekrar tekrar izlediğimi söylersem açıklayıcı olur sanırım. Odaklandığı konuları mükemmel anlatan bir film, üçüncülüğü kendisine veriyoruz.
2) The Road: ‘I think it’s October but I’m not sure. I haven’t kept a calendar for years’ kelimeleri dökülüyor ‘adam’ın ağzından, arka planda yıkıntılar, dökülmüş yollar, kül rengini almış hava çayır toprak ve denizler...Piyano ve keman ikilisi bu görüntülere eşlik ederken farkına varıyorum, diyorum ki ‘bu film çok büyük bir film’. Ağza bir parmak bal çalarcasına verilmiş geniş çekim post apokaliptik settingler olsun, mahvolmuş evler ve darmadağın alışveriş merkezleri olsun, başroldeki ikilinin nadir de olsa karşılaştıkları insanlara olan yaklaşımı olsun, tüm bunları izlerken buz gibi hissetmemek elde değil. Rengi ve melankolik havası itibariyle bana yüzyılın en iyi filmi The Fountain’ı hatırlatması da ayrı konu.
1) District 9: Hepimiz Afrika’ya borçluyuz. Bence sadece 2009’un en iyi film değil, aynı zamanda 2000’li yılların en iyi filmlerinden. All Time Favorites listeme de girer sanırım. Yabancılaşma dediğimiz hadiseyi bu kadar güzel anlatması, bir insanın hem soyut hem somut olarak ‘alienation’a maruz kalışını göstermedeki başarısı, sertliğinden taviz vermeden acı gerçekle yüzleştirmesi ve uzaylılara bambaşka bir açıdan yaklaşan bir film olması yeterli sebepler. Müzikler, Wikus rolünde ilk aktörlük deneyimini yaşayan oyuncunun muhteşem performansı ve ‘breaking news’ şeklinde giren haber görüntüleri de bu mükemmel bütünlüğün en dış halkalarını oluşturuyor. Bazı saçma detaylarını görmezden gelerek kendisine yılın en iyi filmi tacını veriyorum.
8 yorum:
ne kadar da "halka hitap edeyim, bak bak filmden anlıyorum, yaladım yuttum bu işi" bir liste olmuş gözlerim yaşardı. dünyanın en sikko filmlerine harika deyip bu filmleri top 10'a taşısan en fazla blogunu gezen ufak kızları kandırabilirsin sen ol mauhahuahu ama district 9 konusunda sana katılıyorum :P
Hahahahaha, hayvan :D duygusal bi insan olduğumu ne zaman anlıcaksın ya volkan!
ayrıca, nereye katılıyosun d9 konusunda, senin birincin o değilki :)
bir ara up in the air filan görecem zannetim gidişattan...Neyseki girmemiş listeye.Bi de:daha çok film izle ulen!
Bu konuyla çok alakası yok, ama film izleyerek değerlendirdiğin vaktin bir kısmını da beni memnun edecek gelişmelere ayırsaydın ne güzel olacaktı. Onun dışında District 9 konusundaki tavrımı biliyorsun, o yüzden bir şey demiyorum. N'olur artık film izlemeyi bırak lan. Hayallerimiz vardı a.k.
Şimdi hanginizi dinliym, Raven diyo ki daha çok film izle, Caner diyo ki film izlemeyi bırak...Hmm...
Şimdi sinirim geçtiğine göre listene yorum yapabilirim :)
1) Bu senin en iyi 10 filmin olduğuna göre, elbette senin izlediğin filmlerden oluşacaktır. Şimdi; bu listeyi seni duygusal (ağlatan, gözlerini dolduran anlamında değil tabi ki) açıdan etkileyen filmlerden oluşturduğuna göre, neden boktan bir liste olsun? Antichrist'ı da izledin, ama o listede yok meselâ, değil mi? Burada akademik veya popüler bir liste yapmadığına göre sorun yok.
2) Listeleme gayet güzel fakat Avatar'ın The Road'dan geride olması beni biraz şaşırttı, lâkin onun üzerine bu kadar konuşmamıştın.
3) Listende (ve genelde dünya listelerinde) Avatar ve District 9 gibi binlerce anlatılmış konuları tekrar sofraya koyan filmlerin olması niye acaba? Bu söylediğim sana değil gerçi, sadece genel gidişattan bahsetmek istedim. District 9 ve Avatar, kapitalizm ve sömürgecilik karşıtı bir söylem ile karşımıza çıkıyor ve bence her ikisi de bu kapitalizm karşıtı düşünyapıyı tecimselleştirerek amacının dışına taşırıyorlar.
4) District 9'dan etkilenmenin birincil sebepleri Afrika'da geçmesi, filmin tonunun kahverengi olması ve ırkçılığı konu etmesi. Filmlerde gerçekçilik hiç umurumda değildir; bu zaten filmdir, "Gerçekçilik istiyorsan git hayatını yaşa arkadaşım, neden filmden bunu bekliyorsun?" derim realist densizlere ama daha önce sana belirttiğim gibi; bir film bütün olarak güzel olmalıdır. Tabi ki de tartışmalı noktaları olacaktır ama bir filmin son 40 dk'sı Mech Warrior veya Halo'ya dönüşüyorsa ve o sürede replikler "Fock! What the fock!" gibi şeylere dönüşüyorsa o film tam anlamıyla çok iyi değildir. Ama District 9 güzel mi? Harika. Blu-ray'ini alacak mıyım? Elbette. Bir bilimkurgu filmi midir? Evet.
5) Alakasız ama olsun :) 2001: Space Odyssey gösterimi ve yorumlarını da bir ara yapalım derim.
Bugün büyük ihtimalle The Fountain'ı izleyeceğim ama vakit bulursam :(
District 9- 1000kere onayladım evet yerinde bir karar;) Avatar için sözlere gerek yok- rüya ormanımı gerçek düzleme taşıdı- kişisel olarak başka birşey istemiyorum- bu kadar da kanaatkar bir izleyiciyim:) tabii burdan yüzeysel olduğum sonucu çıkmasın rica ederim:P- ardından yılın en keyifli filmi unvanını suphesiz THE BOAT THAT ROCKED alıyor- hatta bu yılın değil son yılların diyelim- "Almost Famous" vakti zamanında içimi ısıtmıştı- eh turleri farklı da olsa "the boat that rocked"- içimi KAYNATTI:D
feci kıskandım o donemi- the time when music really "matters"!!!
diğer filmlerinden de- Mary and Max'i cok kısa zamanda izleme kararı aldım- şimdilik söyleyeceklerim bu kadar- geri geleceğim:)
Merhaba amber armageddon,ben sibel ide'den senin bir alt devrendenim. Beni pek hatırlayacağını zannetmiyorum ama ege üniversitesi eğitim fakültesinin o nadide sıralarında birlikte pedagojik formasyon dersleri almıştık. (PS: sen pek uğramadın ama:) ).
Seni buradan takip ediyorum ve film listene bayıldım, fakat Avatar'ın klişe sonu seni de gıcık etmedi mi? Herkes bu filmi yerlere göklere sığdıramazken ben senaryosuyla ilgili çok da güçlü değildi diyorum. Sen ne dersin?
Yorum Gönder