http://www.imdb.com/title/tt1193138/
Ryan’ın çok zor bir mesleği vardır: Amerika sınırları içinde eyaletten eyalete, şehirden şehire uçarak insanlara kovulduklarını bildirmek. Bu işi yaparken uçmaya, otellerde kalmaya falan iyice alışmıştır. Bu onun için bir hayat tarzı olmuştur, ev olmuştur artık. Nereye ait olduğunu bilememek, ne istediğini bilememek ve hatta kim olduğunu anlayamamak üzerine yapılmış hoş bir film. Güzel esprilerle bezenmiş ilk bir saatlik kısım bittikten sonra boğaz düğümleyen sahnelerin sayısı artıyor. Ryan bir duvardan diğerine çarpılıyor, siz de o sırada hararetle yediğiniz soslu fıstığı bir kenara bırakıyor ve ekrana Ryan’ın saçlarını okşamak isteyen bir anne edasıyla bakakalıyorsunuz. Bu cümle saçma mı geldi? Sizi bir sonraki paragrafa alalım o zaman.
Yakışıklılık derecelerimizin benzemesi dışında George Clooney ile pek benzer yanımız yok aslında. Onun biraz daha zengin ve ukala olmasını, benden daha fazla dergiye kapak olmasını ve şanslı olmasını falan saymıyorum tabi. Neyse, bu filmde Clooney’nin oynadığı Ryan karakteriyle epey bir benzer yanımın olduğunu fark ettim, belki insanlara işlerinden kovulduğunu söylemek gibi garip ve yıpratıcı bir mesleğim yok, yılın sadece 30 gününü ‘ev’ dediğimiz yerde geçirecek kadar şanssız değilim ama bir ortak nokta var, o da şu: bir yere ait hissetmemek.
Filmden kısa bir diyalog;
‘Where are you from?’
‘I’m from here.’
5 yorum:
Konusu değişik azizim ama böylesine mekansız bir zahirin hikayesi sanki daha hareketli anlatılabilirdi.Gayet normalmiş sanki bizim hayatımız sıradışıymış gibi olmuş.Kendine istemsiz sövdüren asistan kızla iş turu atmaları da fazlaca uzun tutulmuş gibi geldi bana.Filmin müzikleri de adamın temposuna uymamış (ciddiye aldım ben bu yorum işini :) )Açıkçası biraz sıkıldım George C. de artık rol kestiği filmlerde görmek isterim.Beklemedeyim, "The Men Who Stare at Goats" belki bizi memnun eder.
Filmden güzel bir replikte benden "I'm a parenthesis?" :)
adsız da Sofie bu arada :) bu ne ya. Ağır darbe var sitene yada ben beceremiyorum bu yorum yayınlama işini.
Sanırım başardım :)
haha, ben asistan kıza sövmedim ya hiç, o ansız gelen ağlama krizinde üzüldüm kendisi için, filmi pause edip yas tuttum hatta haha. böyle o tarz karakterlere uyuz olamıyorum, o toplantı salonundaki tavırlarında bile kıl olmamıştım yani, o derece :)
ya nesini sevdin o ruhsuz kızın! Ruhsuzluğunu sevdim deme şüphe ederim senden :)
Yorum Gönder