Amenabar muhteşem bir yönetmen. The Others'ı geçtim, Thesis'ı geçtim, The Sea Inside (2004 - İçimdeki Deniz) isimli filmiyle kalplerin tam üstüne kocaman bir kaya bırakarak benim özellikle kayırdığım yönetmenlerden biri haline almıştı. Rachel Weisz'ımla birlikte çalışması da filmi zaten çok beğeneceğimi garantilemişti fakat bu kadar cesur bir film de beklemiyordum açıkcası.
Bu aralar her önüne gelenin din aracılığıyla prim yaptığı, allah-razı-olsunculuk oynamanın moda olduğu, Grey's Anatomy gibi bilim irfan -ve evet düzüşme- peşinde olan cerrahları anlatan bir dizide dahi dinin ön zaman zaman ön plana çıkabildiği göz önüne alınırsa Amenabar'ı bu cesur hareketinden dolayı ayakta alkışlamak gerekir. M.S 380'lerde Roma İmparatorluğuna bağlı İskenderiye'de geçen film, din kavramının tam karşısında duruyor adeta. Hoşgörü ve pembe ekmekli merhamet yaydığını iddia eden bu büyük dinlerin, ne kadar hoşgörüsüz, ne kadar toleranssız, ne kadar sağduyusuz ve kıskançlıktan gözü dönmüş, cehalete bandırılmış güruhlar için ne kadar ideal bir kamçı olduğunu izliyoruz film boyunca. Hypatia isimli kadın filozofu İskenderiye'nin klasik döneme ait son kitaplığını korumak adına, Dünya'nın, Güneş'in ve yıldızların gizemini çözmek adına ve uygarlığa bir adım daha yakınlaşıp öyle ölebilmek adına verdiği mücadeleyi görünce gözlerinizin hem sinirden, hem dramatik etkinin verdiği güçle dolmasına engel olamıyoruz film boyunca. Etrafınızda Ümit gibi film-atmosferi-mahvedicileri bulunsa dahi filmin yer yer soluksuz bırakan atmosferi sayesinde oluyor tüm bunlar. Evet.
Klasik dönem silinirken, birbirlerine müsamaha göstermeyen paganları, Hristiyanları ve Yahudileri, politik çıkmazları ve sembolik de olsa koca bir 'Canavaroluşçuluk' harekatının nasıl tohumlarının ekildiğine şahit oluyoruz iki saat boyunca. Filmde ilginç teknik detaylar da yok değil; insanlar birbirlerini bir hiç uğruna ezerken kamerayı uzayın derinliklerine, dünyayı çok ufak kılan bir noktaya kadar geri çekmek daha önce pek sık gördüğümüz bir şey değil (akıllara Contact'i getiriyor tabii). Blogumun tagline'ında da dediğim gibi, JUST ZOOM OUT A BIT..İnsanoğlunun ne kadar canavar bir varlık olduğunu görebilmek için, uzaya giden turlar kişi başı 20 euro'ya düşse bile asıl çözülemeyecek sırrın bu canavarlığın sebepleri olduğunu görebilmek için, tabloya biraz dışardan bakmamız yeterli. Hepimiz birer canavarız. Teşekkür ediyoruz Amenabar'a.