1/15/2010

The Lovely Bones

http://www.imdb.com/title/tt0380510/

Peter Jackson’ın son filmi The Lovely Bones’u izlemiş bulunmaktayım, ülkemizde vizyona girecek mi, ya da ne zaman girecek gibi sorularla daha fazla uğraşamayıp filmi izledim efem. Sonuç: ‘Fena değil’den daha iyi. Aslında epeydir P.Jackson filmi izlemiyorduk, o yüzden baya iyi geldi.

Konusundan bahsedip mahvetmeyelim, zira yeterince tahmin edilebilir bir şekilde ilerleyen bir film. Yine de etrafımda sürekli paçalarımı çekiştiren bir kedi, arada odaya ütülenmiş kıyafetleri bırakmak için giren bir anne ve arada bir çalan telefona rağmen dikkatimi üzerinde tutmayı başardı. Çok iyi çekilmiş sahneler var. Bazı kareler şaka gibi. Bu aralar 'Avatar', 'Mary and Max' gibi filmlerle görselliğe yeterince doymuşken bu da tüm bunların kaymak krema gibi geldi. Öldükten sonra gidilen –ya da gidilemeyen- ‘öbür taraf’ muhteşem bir şekilde tasvir edilmiş. O tarafa geçenlerin hala hayatta olan insanlarla olan bağını da duygusal bir şekilde işlemiş. Bize de tüyler ürpertici sahnelerde tüylerimizin ürpermesine izin vermekten başka bir şey kalmıyor haliyle. Jackson’ın hayal gücü neyseki hala yerinde. Filmde pek görünmeyen Rachel Weisz ve geçen hafta 'Julie and Julia’da izlediğim Stanley Tucci çok iyiler. Comic relief şeklinde filmde yer edinen Susan Sarandon ve başroldeki genç oyuncular da elbette başarılı.

Majestik sahnelerle dolu harika bir film. Kayalara çarpan gemiler ve çimenden yapılmış uçan balon gibi sahneler bile yeterli zaten. ‘‘Fena değil’den daha iyi’ dedim ama aslında ondan daha iyi. 2 saate kesinlikle değer. Zira hayal gücü dediğimiz şeyin kadrini fazlasıyla biliyorum. Neden en boktan M.Night Shyamalan filmlerinin bile fanıyım sanıyorsunuz? :)

3 yorum:

Sofie dedi ki...

" Acaba ben ölürsem nolur :p " gibi herkesin bir dönem sorduğu sıradan, insani bir soruyu kitabında süperkulade anlattığı için Alice Sebold'u da unutmamak gerekir.Elf'lere can veren Peter Jackson da alınca sazı eline merakla, kopamadan izlediğiniz harika bir film olmuş. Site sahibine atfen;yanımda mırıldanan iki kedi ve dumansız hava sahası için çırpınan bir anneye rağmen kopamadım,koparılamadım !

Armageddon dedi ki...

Peter Jackson her daim köşede dursun, arada estikçe hayal gücünün kapaklarını açsın. Sebold'un kitabını okumamıştım, okuma isteği uyandırdırdı tabi.

hayatımınherrengi dedi ki...

Bu filmi her gördüğümde izlesem mi yoksa 26 Şubat'ı beklesem mi diye düşünüyorum, uf (: